28 Ocak 2013 Pazartesi

Osmanlı' da bir gelenek; Diş Kirası

Bu yazıyı kaynağından olduğu gibi aktarıyorum.. Okuması ve geleneği sürdürmesi bana, sana, ona, bize, size ve onlara düşüyor. Ve bir hadisi de not düşüp yazıya geçiyorum; "Hediyeleşmek Sünnettir" 


Yaşatılması gereken bir gelenek: Diş kirası

Osmanlı'da iftar davetine gelen konuklara diş kirası verilirdi. Gerekçe, konukların ev sahibine sevap kazandırmak için zahmet buyurmuş olmasıydı. Bugün de muhabbete vesile olan bu geleneği sürdürmemek için nedenimiz yok.
Ecdadımızın her konuda yapmış olduğu estetik, sanat, kültür işlerinin ne acıdır ki hala yanına bile yaklaşamıyoruz. Misafirperverlikte ve kibarlıkta Osmanlı çok ayrı bir kültüre sahip imiş. Beni çok etkileyen kibarlık örneklerinden birisi de Osmanlı kapılarındaki iki tokmak olayıdır. Kapılarda iç içe geçmiş biri büyük biri küçük iki kapı tokmağı olurmuş. Erkek gelince büyük kapı tokmağını çalarmış, gelenin erkek olduğu anlaşılsın, evdeki erkekler açsın, yoksa kadınlar ona göre tedbirini alsın diye. Küçük tokmak ise bayanlar içinmiş. Küçük tokmak çaldığında ise kapıdaki kişinin kadın olduğu anlaşılırmış.

Osmanlı'ya laf atanlara sorarım: Bu kadar estetik bir anlayış hangi medeniyette var?

Osmanlı'da yine beni çok etkileyen bir gelenek de diş kirasıdır. Osmanlı döneminde bir çok evde, özellikle de köşk veya konaklarda iftara davet edilen misafirlerin yanı sıra, çat kapı gelen Allah misafiri de geri çevrilmez, içeriye alınır,onlar içinde sofralar hazırlanırdı. İftarın verildiği köşk veya konak ziyafet evi halini alır, iftar sofralarında tabiri yerindeyse kuş sütü hariç her şey bulunurdu. Misafirler iftarını yapıp teraviye gitmek üzereyken hane sahibi tarafından "yemek yiyip dişleriniz yoruldu" diyerek, kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler gibi hediyelikler, diş kirası olarak hediye edilirdi.

Konaklara ve evlerine gelen misafirlere ise hane sahibinin zenginliği ve cömertliğine bağlı olarak içinde gümüş akçe veya altın paralar bir kadife kese içerisinde diş kirası olarak verilirdi. Yemeğini bitirenler diş kiralarını aldıktan sonra "Kesenize bereket", "Allah daha çok versin", "Ziyade olsun" gibi dualarla konaktan ayrılırlardı. Osmanlı'da Diş kirası denilen bu hediyenin zarif gerekçesi ise davetlilerin o gece zahmet edip gelerek hane sahibinin sevap kazanmasına vesile olması olarak açıklanırdı.

Fatih dönemi sadrazamlarından Mahmut Paşa, Ramazan ayı geldiğinde kesenin ağzını açar, konağında verdiği iftar ziyafetleri dillere destan olurmuş. Paşanın sofrasında oruç açanlar, diş kirasına ilaveten her akşam mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini, dişlerine takılma ihtimali olan sert bir sahte nohut yakalama ümidiyle dört gözle beklerlermiş.

Çünkü Paşa, kazanlarda pilav pişirilirken pilavın içine nohut biçimi verilmiş altınlar atarmış...

Gelin bu güzel Osmanlı geleneğini Ramazan ayında biz de canlandıralım. Evimize gelen misafirlerimize güzel keseler içinde gücümüz yettiği kadar hediyeler hazırlayıp, verelim.


kaynak: yenisafak.com





http://www.facebook.com/SusluSekerler

25 Ocak 2013 Cuma

düğünlerden geriye kalan; nikah şekeridir..

Düğün, nikah, nişan, bebek şekerleri.. Hepsinin mantığı bir tatlı yiyelim, tatlı konuşalım..
Daha fazlası için; http://www.facebook.com/SusluSekerler













3 Ocak 2013 Perşembe

Dantel Aşkınaaaa


Normal şartlarda dantelden hiç hoşlanmayan ben bu çalışmaları gördükten sonra gittiğim evlerde kaçıracak dantel arar oldum. Bu nasıl bir güzelliktir?.. Yalnız eski dantellerin  yerini tutmuyor şimdikiler. Hatırlarım kalın ve pamuklu bir iple örülürdü. Sadece zincir atmayı beceren biri olarak söylüyorum ki; ip hakkında yaptığım tanımdan da emin diiliiiim :P ;)